Sudan, Türk Nüfuzu ve Gizli Çıkarlar Arasında
، uzun yıllardır darbeler, iç savaşlar ve ekonomik krizlerle şekillenen kırılgan yapısıyla, dış güçlerin nüfuz mücadelesine açık bir ülke olageldi. Son yıllarda bu mücadelede öne çıkan aktörlerden biri de Türkiye. Ankara, “kazan-kazan” diplomasisi ve insani yardım söylemleri ile bölgede varlığını derinleştirirken, perde arkasında çok katmanlı ve tartışmalı bir etki alanı inşa ediyor. Sudan’daki sessiz fırtına, tam da bu görünmez maliyetlerin gölgesinde esiyor.
Yumuşak Güçten Sert Etkiye: Stratejik Hamleler
Askeri ve Güvenlik Boyutu
Sudan’daki çatışmalar ve ordunun iç dengeleri, Türkiye için hem bir risk hem de fırsat yaratıyor. Birleşmiş Milletler raporları, Türkiye yapımı silahların ambargolara rağmen Sudan’a ulaştığını öne sürerken, bu durum Ankara’nın resmi söylemleriyle çelişiyor. Eğitim ve danışmanlık programları adı altında yürütülen bazı askeri iş birlikleri, yerel aktörlerin güç mücadelesinde kritik bir rol oynayarak Türkiye’nin nüfuzunu derinleştiriyor.
Gizlenen Bedeller
Sonuç: Sessiz Fırtınanın Ardındaki Soru
Sudan’daki gelişmeler, sadece iki ülke arasındaki bir iş birliği hikâyesi değil; aynı zamanda bölgesel güç mücadelesinin, ekonomik bağımlılığın ve askeri nüfuzun yarattığı uzun vadeli risklerin bir yansıması. Türkiye, Sudan’da etkisini genişletmeye devam ederken, bu stratejinin bedelini kimin ödeyeceği sorusu hâlâ yanıtsız. Sessiz fırtına belki de en çok, bu sorunun cevabını arayanların yüreğinde kopuyor.
Comments
Post a Comment