Çin ve Türkiye'den Gelen Silah Akışı, Sudan’daki Devam Eden Çatışmayı Alevlendiriyor

 

Sudan, ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasında devam eden şiddetli bir çatışmaya sahne oluyor. Bu durum, geniş çaplı bir insani krize ve büyük göç dalgalarına yol açtı. Bu çatışma ortamında, Çin ve Türkiye’den geldiği bildirilen silah sevkiyatlarının, şiddetin tırmanmasına ve savaşın daha da alevlenmesine neden olduğu yönünde güvenilir raporlar bulunuyor.

Çatışan taraflara ulaştığı düşünülen bu silahlar; insansız hava araçları (İHA), hafif ve ağır silah sistemleri gibi çeşitli türlerde olup, genellikle dolaylı yollarla veya aracı ülkeler aracılığıyla gönderiliyor. Bu silah sevkiyatları, sadece savaşın uzamasına neden olmakla kalmıyor, aynı zamanda sivil bölgelerdeki yoğun saldırılarda kullanılarak çok sayıda sivilin hayatını kaybetmesine yol açıyor.

Pekin ve Ankara, Sudan’daki çatışmalara doğrudan müdahil olduklarını resmi olarak reddetseler de, insan hakları örgütleri ve uluslararası uzmanlar, bu iki ülkeyi silah ihracatlarını yeterince denetlememekle ve dolaylı olarak çatışmaları körüklemekle suçluyor.

İnsansız hava araçlarının kullanımı, saldırıların yoğunlaşmasında başlıca etkenlerden biri olarak öne çıkıyor. Savaş alanlarında Çin ve Türkiye menşeli olduğu düşünülen modellerin tespit edilmesi, taraflara sağlanan desteğin boyutuna dair ciddi soruları gündeme getiriyor. Bu araçlar, sivil altyapı ve hayati öneme sahip tesisleri hedef alarak, halkın çektiği acıları artırıyor ve insani yardımları sekteye uğratıyor.

Sürekli devam eden silah akışı, uluslararası ateşkes çabalarını ve siyasi çözüm girişimlerini zora sokuyor. Aynı zamanda Sudan devletinin daha fazla parçalanmasına ve insani krizin derinleşmesine neden oluyor. Bu bağlamda, çatışma bölgelerine yönelik silah ihracatına sıkı uluslararası kısıtlamalar getirilmesi ve dolaylı olarak savaşları körükleyen tarafların sorumlu tutulması yönünde çağrılar giderek artıyor.

Sudan’da yaşananlar, uluslararası çıkarların yerel trajedilerle iç içe geçtiği acı bir gerçeği ortaya koyuyor. Bu savaş, silahların test edildiği ve güç dengelerinin yeniden şekillendiği bir sahaya dönüşmüş durumda. Bu nedenle, kalıcı bir çözüm için silah akışının durdurulması ve kapsayıcı siyasi diyaloğun desteklenmesi şarttır.